Soybağının reddi davası ile ilgili yargıtay kararları. Soybağının reddi davasında hak düşürücü süre başladığı tarihin belirlenmesi ile ilgili yargıtay kararı. Soybağının reddi görevli ve yetkili mahkeme yargıtay kararı. DNA testi ve ücreti yargıtay kararı. Soybağının reddi davasında husumet yargıtay kararı. Soybağının reddi davası vekaletnamesi ile ilgili yargıtay kararı. Yargılama giderleri ve vekalet ücretleriyle alakalı yargıtay kararı. Gerçek baba olduğunu iddia eden kişi soybağının reddi davası açabilir mi yargıtay kararı.

SOYBAĞININ REDDİ DAVASI İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Soybağının reddi davası ile ilgili yargıtay kararları. Soybağının reddi davasında hak düşürücü süre başladığı tarihin belirlenmesi ile ilgili yargıtay kararı. Soybağının reddi görevli ve yetkili mahkeme yargıtay kararı. DNA testi ve ücreti yargıtay kararı. Soybağının reddi davasında husumet yargıtay kararı. Soybağının reddi davası vekaletnamesi ile ilgili yargıtay kararı. Yargılama giderleri ve vekalet ücretleriyle alakalı yargıtay kararı. Gerçek baba olduğunu iddia eden kişi soybağının reddi davası açabilir mi yargıtay kararı.

YAZININ İÇERİĞİ: Soybağının reddi davası ile ilgili yargıtay kararları. Soybağının reddi davasında hak düşürücü süre başladığı tarihin belirlenmesi ile ilgili yargıtay kararı. Soybağının reddi görevli ve yetkili mahkeme yargıtay kararı. DNA testi ve ücreti yargıtay kararı. Soybağının reddi davasında husumet yargıtay kararı. Soybağının reddi davası vekaletnamesi ile ilgili yargıtay kararı. Yargılama giderleri ve vekalet ücretleriyle alakalı yargıtay kararı. Gerçek baba olduğunu iddia eden kişi soybağının reddi davası açabilir mi yargıtay kararı.

YARGITAY 8. HD., E. 2020/2220, K. 2020/6984, T. 10.11.2020

KARAR ÖZETİ: Öğrenme tarihinden itibaren başlayacak hak düşürücü sürenin yargılama dışı babalık testi ile gerçekleşmesi anında başlayacağı, annenin iffetsiz yaşam sürdüğü veya çocuğun kendisinden olmadığı yönündeki şüphe veya söylenti öğrenme açısından yeterli olmadığı.

“4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286. maddesinde, kocanın, çocuk ve anne aleyhine açacağı soybağının reddi davası ile babalık karinesini çürütebileceği; 289. maddesinde ise kocanın soybağının reddi davasını doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıllık süre içinde açması gerektiği, gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalkmasından sonra başlayacağı hükme bağlanmıştır.

Soybağının reddi davasında, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususunda ve davanın temellendirilmesinde belirleyici olan “öğrenmenin”, ne zaman gerçekleştiği noktasında şüphenin veya söylentinin öğrenme açısından yeterli olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında, yargılama dışında elde edilmiş babalık raporlarına özellikle hak düşürücü süre niteliğindeki dava açma süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlaması bakımından dikkate alındığı görülmekte yani öğrenmenin yargılama dışı babalık testi ile gerçekleşmesi anında hak düşürücü sürenin başlayacağı kabul edilmektedir. Dolayısı ile annenin iffetsiz yaşam sürüdüğü veya çocuğun kendisinden olmadığı yönündeki şüphe veya söylenti öğrenme açısından yeterli kabul edilemeyecektir.

Somut olayda, davacı baba … ile davalı anne … 15.10.1991 tarihinde evlendikleri ve 13.06.2013 tarihinde boşanma davası açıldığı ve halen derdest olduğu, davalı …’ın 02.04.1998 tarihinde evlilik birliği içinde doğduğu, boşanma dava dosyasında davalı annenin başka bir erkek ile gezdiğinin görüldüğüne dair tanık beyanı olduğu, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise bozma ilamında kadının güven sarsıcı hareketlerinin 2004 yılına ait olduğu saptaması yapılmış, incelemeye konu dosyada ise her iki taraf tanıkları, davalının başka birisi ile birlikteliği ve çocuğun davacıdan olup olmadığı hususunda farklı beyanlarda bulundukları, nitekim dava dilekçesinde de annenin evlilik birliği içindeki hal ve hareketlerinden şüphe duyularak eldeki davanın açıldığı,

Davadan önce oluşan şüphenin giderilmesi açısından DNA testi türü bir inceleme yapılmadığı ve söylem sonucu oluşan şüphenin bilimsel doğruluğa varacak şekilde bir adım öteye geçmediği yani şüphe olarak varlığını sürdürdüğü, soybağının reddi davası yönünden hakdüşürücü süreyi düzenleyen 289.maddeki sürenin başlangıcı mahiyetindeki “öğrenme” olgusunun gerçekleşmediği anlaşılmakla; mahkemece, işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın hakdüşürücü süreden reddi doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 8. HD., E. 2018/14105, K. 2020/1227, T. 12.2.2020

KARAR ÖZETİ: Soybağına ilişkin davaların Aile Mahkemelerinin, Nüfus kaydının düzeltilmesi davalarının ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği.

“Dava dilekçesinde, davacı …’in gerçek anne ve babasının … ile 23.02.1942 tarihinde bekar olarak vefat eden … olduğu halde, dedesi ve ninesi … ve …’ın çocuğu olarak nüfusa tescil edildiği, bu kaydın doğruyu yansıtmadığı ileri sürülerek gerçeğe uygun olarak nüfus kayıtlarının düzeltilmesi istenilmiş; Mahkemece ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.

Öncelikle çözümlenmesi gereken husus; davanın soybağının reddi- babalık veya nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası olup olmadığıdır.

Soybağının reddi davası ile kayıt düzeltme davası, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlıdır. Soybağının reddinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi doğru olarak meydana gelmiş ve kütüğe tescil edilmiştir. Ancak bu doğru daha sonra soybağının reddi davası ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur (HGK’nin 30.01.2008 tarihli ve 2008/2-36-47 sayılı kararı).

Davacının mevcut anne-babası hanesindeki nüfus kaydının iptali ile gerçek annesi 01.07.1923 doğumlu …’un nüfus kaydına tesciline ilişkin talep nüfus kayıt düzeltme davası olup asliye hukuk mahkemesi görev alanında kalmaktadır. İkinci talep olan … ve …’dan olma 1922 doğumlu …’un gerçek baba olduğunun tespiti talebi ise biyolojik anne olduğu iddia edilen … ile …’un evlilik ilişkisi olmadığından Türk Medeni Kanunu’nun 301. maddesi kapsamında babalığın hükmen tespiti niteliğindedir.

Bu durumda; öncelikle davacının mevcut anne-baba hanesindeki nüfus kaydının iptali ile gerçek annesi … ve …’den olma 01.07.1923 doğumlu …’un nüfus kaydına tescili talebi yönünden; davanın mahiyeti gereği kamu düzeni ile yakından ilgili bulunması sebebiyle, hakimin istemle bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği sonuçlara göre hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğundan,

Mahkemece taraflar ve tanık beyanları ile yetinilmeyip, anne olduğu iddia edilen …’un ölüm tutanağı getirtilerek tutanakta ölüm olayına dair tanık var ise bu kişilerin, yine mezar yerini bilebilecek akraba, komşu veya ölüm tarihi itibari ile aynı yerleşim yerinde oturanlardan sıkı bir şekilde araştırma yapılarak tespit edilebilenlerin beyanları alınıp gerekirse mezar yerinin tespiti için keşif yapılarak mezar yerinin tespiti halinde tespit edilen mezardan alınacak örneklere göre, tespit edilemediği takdirde ise soybağının tespitinde sonuç verebilecek veri alınabilecek ilgililerin temini ile bu iddia ile ilgili olarak DNA testi yaptırılıp verilecek rapor da gözetilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi: gerçek annenin tespitinden sonra gerçek babanın … olduğunun tespitine yönelik davanın nüfus kaydının düzeltilmesi davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi ve davaya aile mahkemesi sıfatı ile bakılması gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 8. HD., E. 2011/5200, K. 2012/13503, T. 17.05.2012

KARAR ÖZETİ: Soybağına ilişkin davalarda kesin yetki kuralının olmadığı ve mahkemenin, yetkisizliği re’sen gözetemeyeceği.

“Soybağına ilişkin davalarda yetkiyi düzenleyen Türk Medeni Kanununun 283. maddesi hükmü kesin yetki kuralı getiren bir düzenleme olmadığından; mahkemece yetki durumu res’en göz önüne alınamaz. Yasal durum böyleyken; davalılar tarafından yasal süresi içinde yapılmış bir yetki itirazı bulunmadığı ve süre geçtikten sonra yetki itirazında bulunulduğu halde; mahkemece yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir.”

YARGITAY 18. HD., E. 2014/9449, K. 2014/10997, T. 19.06.2014

KARAR ÖZETİ: Soybağına ilişkin davalarda hakimin delilleri re’sen araştırması yükümlülüğü sebebiyle DNA testi giderinin taraflarca yatırılmamasından dolayı davanın reddi yoluna gidilemeyeceği, belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilmesi gerektiği.

“Davacı, davalı anne tarafından açılan boşanma davasında çocukların kendisinden olmadığı hakkında şüpheler oluştuğunu belirterek soybağının reddine karar verilmesini istemiş, mahkemece davacının gecikmede haklı olduğuna dair iddiası olmadığı gibi DNA ücretini de yatırmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir.

Dava soybağına ilişkindir. Kamu düzenine ilişkin olan bu tür davalarda, Türk Medeni Kanununun 284. maddesinde belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanır. Anılan madde uyarınca, hakim maddi olguları re’sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 325.maddesi uyarınca tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından re’sen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir.

Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir. Mahkemece açıklanan usul ve şekilde yargılama yapılmak suretiyle; DNA testinin yaptırılması gerekirken, yazılı şekilde DNA giderinin yatırılamaması nedeniyle ispat edilmediği gerekçesi ile davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 18. HD., E. 2015/10589, K. 2016/6716, T. 26.04.2016

KARAR ÖZETİ: Soybağının TMK madde 285 gereğince değil de sonradan evlenme yoluyla kurulduğu durumlarda soybağını kuran işleme göre davanın, soybağının reddi değil, sonradan evlenme yoluyla soybağının düzeltilmesine itiraz niteliğinde olması.

“Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalılardan … ile …’ün 11/10/2004 tarihinde evlendikleri ve 27/06/2013 tarihinde de boşandıkları, davalı …’nın daha sonra diğer davalı … ile 27/08/2013 tarihinde evlendiği davalılar … ve …’ın evlenmesinden önce küçük …’nin, …’nın … ile olan evlilik birliği içerisinde 14.02.2013 tarihinde doğduğu ancak nüfus kayıtlarında babası görünen davalı … tarafından, 02/09/2013 tarihindeki beyanına göre nüfusa tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, çocukla ana arasındaki soybağı doğumla; baba arasındaki soybağı ise, ana ile evlilik, tanıma ve hakim hükmü ile kurulur. (TMK.nun 282/1-2 md.) Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi halinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olur. (TMK.nun 292. md.) Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirmek zorundadırlar.(TMK.nun 293. md.) Ana ve babanın yasal mirasçıları ile çocuk ve Cumhuriyet Savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler.

Davaname ile küçüğün, davalı …’nın davalı … ile olan evlilik birliği içerisinde dünyaya geldiği ancak diğer davalı …’ın beyanına göre nüfusuna tescil edildiği belirtilerek, küçüğün davalı … üzerindeki nüfus kaydının iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı … ile küçük arasındaki soybağı, Türk Medeni Kanununun 285’nci maddesi gereğince değil, sonradan evlenme yoluyla kurulduğuna ve soybağını kuran işleme göre dava, soybağının reddi değil, sonradan evlenme yoluyla soybağının düzeltilmesine itiraz niteliğinde olduğuna göre davanın bu şekilde nitelendirilip, toplanacak taraf delilleri dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerekirken yanlış nitelendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 18. HD., E. 2015/7755, K. 2016/3532, T. 01.03.2016

KARAR ÖZETİ: Ana ve çocuğa karşı açılan soybağının reddi davasında çocuğa kayyım atanması gerektiği. Soybağının reddi davası için, çocuğun nüfusa tescil edilmiş olmasının ön şart olmadığı, başka bir ifade ile, evlilik içinde veya sona ermeden başlayarak üç yüz gün içinde doğan, ancak nüfusa kaydedilmemiş olan bir çocuğun soybağının reddi için dava açılabileceği.

“Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı …’nin 21.05.1989 tarihinde evlenip, 03.09.2004 tarihinde kesinleşen kararla boşandıklarını, davalı …’nin bu dönemde 22.04.1997 tarihinde “…” isimli çocuğu dünyaya getirdiğini, bu çocuğun babasının müvekkili olmadığını ileri sürerek, bu çocukla davacı arasında evlilik içinde doğumla kurulan soybağının reddine karar verilmesini istemiş; mahkemece, “çocuğun nüfusa tescil edilmediği, davacı ile herhangi bir soybağının bulunmadığı” gerekçesiyle istek reddedilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacı ile davalı …’ın 21.05.1989 tarihinde evlendikleri, tarafların 1994 yılında fiilen ayrı yaşamaya başladıkları, ayrı oldukları dönem içerisinde davalı …’nin 22.04.1997 tarihinde doğum yaptığı, bu çocuğa “…” isminin verildiği, daha sonra davacı ve davalı …’nin 03.09.2004 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları, davalı annenin çocuğunu nüfusa tescil ettirmek için başvurduğu, ancak davacının yabancı uyruklu olması sebebiyle çocuğun nüfusa tescil edilmediği anlaşılmaktadır.

Soybağının reddi davası için, çocuğun nüfusa tescil edilmiş olması ön şart değildir. Başka bir ifade ile, evlilik içinde veya sona ermeden başlayarak üç yüz gün içinde doğan, ancak nüfusa kaydedilmemiş olan bir çocuğun soybağının reddi için dava açılabilir. Çünkü, çocuğun nüfus siciline kaydedilmiş olması, Türk Medeni Kanununun 285. madd…de yer alan babalık karinesinin sıhhati için kurucu bir unsur değildir. Dolayısıyla çocuğun nüfus siciline kaydedilmemiş olması, kanunen babası durumunda olan koca tarafından açılan soybağının reddi davasının görülmesine ve araştırılmasına engel teşkil etmez. Bu bakımdan işin esası incelenmelidir.

Öte yandan, dava ana ve çocuğa karşı açılmıştır. Bu davada çocuğun menfaati ile yasal temsilcisinin menfaati çatıştığından, ana çocuğu temsil edemez. Çocuğu davada temsil etmek hak ve menfaatlerini korumak üzere Türk Medeni Kanununun 426/2. maddesi gereğince çocuğa kayyım tayin edilmesi, varsa kayyımın göstereceği delillerin de toplanması gerekir. Mahkemece bu yönde bir işlem yapılmamış, çocuğun davada temsili sağlanmadan karar verilmiştir. Bu husus bozma sebebi ise de, çocuk 22.04.1997 doğumlu olup, karardan sonra ergin olduğuna (TMK. m. 11) göre, artık kayyım atanmasına da lüzum kalmamıştır.

Böyle olmakla birlikte çocuk davada kayyım vasıtasıyla temsil edilmemiş olduğuna göre, dava dilekçesinin, davanın tarafı olan ergin çocuğa tebliği, cevap ve savunma hakkı tanınması ve göstermesi halinde delillerinin toplanmasına ilişkin usulü gereklilik ortadan kalkmış değildir. Öyleyse, dava dilekçesinin ergin çocuğa tebliğ edilerek, cevap ve delil bildirme hakkının çocuğa da tanınması, göstermesi halinde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak neticye karar verilmesi gerekir. Bu hususla üzerinde durulmadan yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”

YARGITAY 8. HD., E. 2017/8849, K. 2019/2904, T. 19.03.2019

KARAR ÖZETİ: Soybağının reddi davasınının özel yetkili vekaletname ile açılması gerektiği, genel vekaletname ile açılan soybağının reddi davasında ise vekaletnamenin kabulü için davacı asilin duruşmaya katılarak açılan davaya muvafakat ettiğini beyan etmesinin gerektiği.

“Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286 ve devamı maddelerinde düzenlenen koca tarafından çocuğun annesi aleyhine açılan soybağının reddine ilişkin olup dava vekil aracılığı ile açılmıştır.

Mahkemece, vekil aracılığı ile genel vekaletname ile açılan soybağının reddi davasında, ya davacı asilin duruşmaya katılarak açılan davaya muvafakat ettiğini beyan etmesi ya da vekilin vekaletnamesinde bu hususa dair özel yetki içeren vekaletname ibrazının zorunluluğu yanında davada taraf teşkili açısından koca tarafından açılan soybağının reddi davasında kanun gereği annenin yanında çocuğun da davalı olarak yer alması gerekliği karşısında, çocuk ile yasal temsilcisinin menfaati çatıştığı durumlarda çocuğun temsili için kayyım atanması sağlanarak usulü eksiklikler de giderilip duruşma açılarak yapılacak inceleme sonucu karar verilmelidir.”

YARGITAY 2. HD., E. 2011/10307, K. 2012/23131, T. 01.10.2012

KARAR ÖZETİ: Soybağının reddi davalarında çocuk evlenmeden önce veya ayrı yaşam sırasında ana rahmine düşmüşse davacının başka bir kanıt getirmesine gerek olmadığı, davacının DNA için doku örneği vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar veremeyeceği.

“Dava küçük A…..kayyımı tarafından açılan soybağının reddi davasıdır (TMK md. 286/2). Çocuk evlenmeden önce veya ayrı yaşam sırasında ana rahmine düşmüşse davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez (TMK md. 288/1). Delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken davalı Kibar’ın meşruhatlı davetiyeye rağmen DNA için doku örneği vermediği gerekçesiyle davanın reddi doğru bulunmamıştır.”

YARGITAY 2. HD., E. 2007/858, K. 2008/2625, T. 03.03.2008

KARAR ÖZETİ: Soybağının reddi davasında, Cumhuriyet savcısı ya da Nüfus müdürlüğüne husumet yöneltilemeyeceği.

“Dava soybağının reddi istemine ilişkin olup davada Cumhuriyet Savcısı ve Nüfus Müdürlüğü’nün hasım gösterilmesi ve onların huzuru ile görülmesi de doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 18. HD., E. 2016/3868, K. 2016/7143, T. 03.05.2016

KARAR ÖZETİ: Gerçek baba olduğunu iddia eden kişinin ancak TMK madde 291’deki şartlar gerçekleştiği takdirde soybağının reddini istemeye yönelik dava açma hakkı olduğu.

“Dava dilekçesinde, …’ın … ile evliyken davacıyla evlilik dışı ilişkisinden doğan ….’ın babasının davacı … olduğu halde … nüfusuna kaydedildiğini, daha sonra …n davacıyla evlendiğini belirtilerek….’ın gerçek babası ….olduğundan …zerindeki nüfus kaydının iptali ile davacının üzerine kaydı istenilmiş; mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Çocuk ile baba arasındaki soybağının belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilir. (TMK. m.301/1) Somut olayda, çocuğun bir başka erkekle soybağı ilişkisi mevcuttur. Davacı, küçüğün babası olduğunu ileri sürerek dava açtığına göre, dava kayden baba adına davacı tarafından açılan soybağının reddi ve çocuk ile davacı arasındaki soybağının sonradan evlenme yoluyla kurulduğunun tespiti isteğine ilişkindir.

Kayden baba olmayıp biyolojik baba olduğu ileri sürülen kişinin soybağının reddi davası açabilmesi için, dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bulunması veya ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması gerekir. (TMK. m.291) …. ile soybağı ilişkisi olan davalı …, sağ olup ayırt etme gücünü kaybettiği de iddia edilmemiştir. Öyleyse, Türk Medeni Kanununun 291. maddesindeki şartlar gerçekleşmedikçe davacı …’in, çocuğun babası olduğunu ileri sürerek soybağının reddini isteme hakkı bulunmadığı gibi çocuk ile bir başka erkek arasındaki soybağı ilişkisi ortadan kaldırılmadıkça davacı ile çocuk arasında yeni bir soybağı ilişkisi kurulamayacağı gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi … doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 8. HD., E. 2018/13818, K. 2016/19057, T. 02.11.2018

KARAR ÖZETİ: Soybağının reddi  davasında, davalı babaya atfedilecek bir kusur bulunmaması ve aynı zamanda davalı babanın da davayı ilk duruşmada kabul etmesi karşısında davalı babanın artık HMK m.312/2 gereği yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağı.

“Dava dilekçesinde, davacı …’ın nüfus kaydındaki babası olan davalı … üzerindeki soybağının reddi istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı … tarafından yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.

Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286. madde kapsamında çocuk adına kayyım tarafından açılan soybağının reddi istemine ilişkindir.

6100 sayılı HMK’nin 326. maddesinde, “Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği; 312/2. maddesinde davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışı ile sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Kural olarak bir davada, haksız çıkan tarafın yargılama giderleriyle yükümlü bulunması asıldır. Ancak 6100 sayılı HMK 312/2 maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde davayı kaybeden taraf, yargılama giderleri ile sorumlu tutulamaz. HMK 312/2 (eski HUMK 94/2) maddesi hükmüne göre davalının yargılama gideri ve avukatlık ücreti ile sorumlu tutulmamasının koşulları; davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş olmasına bağlıdır. Bu iki koşulun bir arada gerçekleşmiş olması gerekir.

HMK’nin 323. maddesine göre, karar ve ilam harcı, vekalet ücreti, tebligat ve keşif giderleri yargılama giderlerindendir.

Dosya kapsamından, soybağının reddi istenilen küçük Emre, dava dilekçesinde belirtildiği üzere anne ile davalı babanın fiilen ayrı oldukları ve annenin biyolojik baba olduğu açıklanan Harun Kanal ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiği ve anne tarafından çocuğun baba hanesine tescilinin sağlandığı, anlatılan bu olaylarda davalı …’e atfedilecek bir kusurun bulunmadığı gibi ilk duruşmada davayı kabul ettiğine göre, artık 6100 sayılı HMK 312/2 maddesi gereği yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağından; davalı …’in HMK’nin 323. maddesinde sayılan giderlerden, sorumlu tutulması doğru bulunmamış ise de bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür (HUMK mad. 438/7).”


HIZLI İLETİŞİM


BU YAZILARIMIZ DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

HUKUKİ UYARI: www.mesudebusrakucuk.av.tr resmi kaynak değildir. Paylaşılan tüm veriler, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olup, olası yanlışlıklardan kaynaklı sorumluluk kabul edilmez. Kullanıcılar sunulan bilgileri ve emsal Yüksek Mahkeme kararlarını resmi kaynaklardan teyit etmelidir.

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir