MAHKEME KARAR TÜRLERİ ve HUKUK YARGISINDA GEREKÇELİ KARAR
YAZININ İÇERİĞİ: Hukukta karar türleri nelerdir? Ara karar nedir? Nihai karar nedir? Kısa karar nedir? Gerekçeli karar nedir? Gerekçeli karar ne zaman yazılır? Gerekçeli karar nasıl yazılır? Hukuka aykırı gerekçeli karar. Kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi durumunda ne olur? Gerekçeli karar kaç gün içinde yazılır? Gerekçeli karar yazıldı ne demek? Gerekçeli karar ne zaman çıkar?
MAHKEME KARAR TÜRLERİ
Türk hukukunda karar türleri; ara kararlar ve nihai kararlar olarak ikiye ayrılır. Hâkim, verdiği kararla yürütmekte olduğu yargısal faaliyeti sonlandırıyorsa bu tür karar “nihai karar” ya da “kısa karar”, buna karşılık hâkim, karar verdikten sonra uyuşmazlığın çözümü için yargılama faaliyetine devam ederek o yargılamadan veya davadan elini çekmiyorsa bu kararlar “ara karar” olarak isimlendirilirler.
Asıl olan nihai kararın gerekçesiyle birlikte yazılıp yargılamanın son duruşmasında taraflara okunup anlatılması, yani tefhim edilmesidir. Ancak ülkemizde, mahkemelerin iş yükü yoğunluğu sebebiyle duruşma sırasında nihai kararın gerekçesiyle birlikte açıklanmadığı görülmektedir. Bu sebeple kanunumuzda ek olarak bir de “gerekçeli karar” isimlendirmesi vardır. Peki gerekçeli karar yazıldı ne demek?
ARA KARAR
Hâkim veya mahkemenin dosyadan el çekinceye kadar yargılamanın yürütülmesi için vermiş olduğu bütün kararlar, ara karar olarak isimlendirilir.
Ara karar terimi, usul kanunlarımızda düzenlenmemiş olmakla uygulama ve öğretiyle hukukumuza girmiştir.
Ara kararlara karşı tek başına kanun yollarına başvurulamaz; ara kararların ancak nihai kararla birlikte kanun yolu denetimine tabi tutulabilir.
Hakim verdiği ara kararından talep üzerine veya kendiliğinden dönebilir yani rücu edebilir. Zira Yargıtay’a göre de dava veya yargılama sonuçlanmadan önce mahkemeler verdikleri ara karardan her zaman dönebilirler.
Hâkimin verdiği ara karardan dönebilmesinin tek istisnası; ara kararın taraflardan biri için usûlî kazanılmış hak teşkil etmesi durumudur. Örneğin, bozmaya uyma kararı, re’sen teklif edilen yemine yönelik karar, kesin süre verilmesine ve delil ikamesine izin verilmesine yönelik ara kararlar taraflardan biri için usuli kazanılmış hak oluşturur ve hâkim, bu ara karar ile bağlıdır ve bu karardan dönemez.
“…Kural olarak mahkeme, verdiği ara kararından, dava veya yargılama sonuçlanmadan önce dönebilir. Genel nitelikteki bu kuralın tek istisnası, verilen ara kararının taraflardan biri yararına usulü kazanılmış hak doğurması halidir. Diğer bir ifadeyle, bir ara kararının verilmesiyle taraflardan biri yararına usulü kazanılmış hak doğar ise, mahkemenin artık bu karardan dönmesine yasal olarak olanak yoktur. Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bozma ilamına uyulmasına ilişkin ara kararı da bu nitelikte olduğundan, bozmaya tensip ile uymuş olan mahkemenin artık bu karardan dönerek direnme kararı vermesi olanaklı değildir. Çünkü usule ilişkin kazanılmış hak müessesi usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir.” Yargıtay HGK, 14- 227/241, 2.5.2007
NOT: Kesin süreye ilişkin ara kararlarda, Yargıtay, kesin süreye uyulmamasının müeyyidesinin ne olduğunun kararda mutlaka gösterilmesi gerektiğini; bunun gösterilmemesi durumunda, tarafın sürenin geçmesinden sonra yapacağı işlemin, kesin süreye rağmen mahkemece geçerli sayılması gerektiğini düşünmektedir.
NİHAİ KARAR
Nihai kararlar, hâkimin dosyadan el çektiği, yargılamayı sona erdiren kararlardır. Hâkim veya mahkeme nihai kararını açıkladıktan sonra karar hatalı olsa dahi artık bu kararından dönemeyecektir.
Görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılması kararlar usule ilişkin nihai kararlardır. Yani davanın esasını içeren talep çözüme kavuşmaz. Çünkü davanın esasına girilmez.
“…Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar usule ilişkin nihai bir karardır. Çünkü, mahkeme böyle bir karar vermekle, davadan elini çekmektedir ve bu karar temyize de tabidir. Bu karar ile yargılama harç ve giderlerine de hükmedilmek gerekir…” Yargıtay 14. HD, 21.3.2003, E. 2003/1273, K. 2003/2117
“…Usule ilişkin nihai kararlar, dava konusu uyuşmazlığın esası hakkında maddî anlamda kesin hüküm teşkil etmezler. Başka bir ifadeyle dava şartlarının oluşmaması veya yerine getirilmemesinden ötürü bir davanın reddolunması, şartlar gerçekleştiğinde davanın açılmasına engel değildir…” Yargıtay 13. HD, 4.10.2004, E. 2004/6100, K. 2004/13542
Esasa ilişkin nihai kararlara hüküm denir. Hükümler hukukumuzda 3 çeşittir. Bunlar:
- Eda hükmü: Örneğin itirazın iptali davası sonunda erilen karar.
- Tespit hükmü: Örneğin menfi tespit davası sonunda erilen karar.
- İnşai(yenilik doğuran) hüküm: Örneğin boşanma davası sonunda erilen karar.
NOT: Yukarıda sayılan nihai kararlara ek olarak kanunumuzda düzenlemeyen bir karar türü daha vardır ki o da hüküm vermeye yer olmadığına dair karardır. Davanın konusuz kalması halinde davanın esası hakkında hüküm verilmesine gerek kalmadığı zamanlarda verilir. Davanın açılmasından sonra davacının hukukî yararının sona ermesi veya dava konusunun ortadan kalkması halinde davanın konusuz kalmasından bahsedilir. Bu durumda mahkeme, herhangi bir hüküm vermeden, davanın konusuz kaldığını belirterek, davayı sona erdirmelidir. Davanın konusuz kalmasına yönelik kararlar ise, birer tespit hükmü niteliğindedir. Bu tür kararların ne “hüküm” ne de “ilâm” kavramları ile nitelendirilmesi mümkün olmadığı gibi, bu kararların icrası da söz konusu değildir. Davanın konusuz kalması halinde, usûle ilişkin nihaî kararlardan farklı olarak, davanın yeniden açılması söz konusu değildir.
Peki davanın kabulü, davadan feragat veya sulh gibi usuli işlemler mevcutsa mahkeme ne şekilde karar vermelidir?
Taraflar, davanın kabulü, davadan feragat ve sulh gibi usul işlemleri ile yargılamanın her aşamasında herhangi bir hüküm verilmeksizin davayı sona erdirebilir. Çünkü bu usul işlemleri ile davaya son verilir; bu işlemler hükmün yerine geçer ve hükmün sonuçlarını doğurur. Feragat ve kabul halinde dava konusuz kaldığından mahkemenin karar verilmesine yer olmadığına yönelik bir karar vermesi gerekir.
KISA KARAR
En başta da belirtildiği üzere asıl olan nihai kararın gerekçesiyle birlikte yazılıp yargılamanın son duruşmasında taraflara okunup anlatılması, yani tefhim edilmesidir. İşte dava bitiminde ve yargılamanın son celsesinde tarafların yüzüne okunan bu gerekçesiz karar, kısa karar olarak isimlendirilir. Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler.
Kısa karar muhakkak duruşma tutanağına geçirilerek tarafların yüzlerine okunmalıdır.
GEREKÇELİ KARAR
Gerekçeli karar nedir? Türk Dil Kurumu sözlüğe göre gerekçe kelimesinin anlamı; mahkeme kararlarında, kararın dayandığı yasal ve hukuksal sebeplerin gösterilmesidir. Gerekçeli karar ise, hakimin dava hakkında vermiş olduğu kararını neden ve niçin verdiğini açıkladığı karardır.
Hukukumuzda, yargılama konusu bir uyuşmazlık hakkında sadece bir karar vermek yeterli değildir, aynı zamanda kararın nedenini açık bir şekilde belirtmek gerekir. Zira gerekçeli karar hakkı Anayasal bir haktır ve Anayasamız “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” diyerek bu kararların gerekçeli olma hususunu önemle vurgulamıştır. Bu sebepledir ki, kararlarda tatmin edici bir gerekçenin bulunmaması kesin hukuka aykırılık hali yani mutlak bozma sebebidir.
Gerekçeli karar hukukumuzdaki dayanağını, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyeti başlıklı 36/1 maddesinden, duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması 141/ 3. maddesinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkı başlıklı 6. Maddesinden ve bu yasal düzenlemelere uygun olarak verilen üst mahkeme içtihatlarından alır.
“Uyuşmazlıkların çözümünde yargıya düşen en önemli görevlerden birisi de açık ve net çözümler bulmak, anlaşılabilir tutarlı kararlarla kamu düzen ve barışının sağlanmasına hizmet etmek olmalıdır. Hükmün açık ve net olması gereği hüküm sonucu ile sınırlı olmayıp, iddiaların tek tek ele alındığı, cevaplandırıldığı hukuka ve yasaya aykırı bulunma ya da bulunmama nedenlerinin açıklandığı, yasal dayanakların gösterildiği, anlamaya ve denetime elverişli gerekçenin varlığını da gerektirir. Zira taraflar ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddî ve hukukî sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi Yargıtay denetimi de ancak kararın gerekçe içermesi halinde, mümkün olacaktır. İşte bu nedenledir ki, kararın gerekçesinde hangi maddî vakıanın hangi hukukî sebeple davacıyı haklı gösterdiğinin açıklanması halinde ancak, HUMK’un 388”inci maddesine uygun bir kararın varlığından söz edilebilecektir. Gerek Anayasamız, gerek 1086 Sayılı HMUK ile getirilen ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerin nihai amacı budur”. YHGK, T. 03.12.2003, K. 2003/776, E.2003/720
Gerekçeli Mahkeme Kararı
Gerekçeli karar nasıl yazılır, gerekçeli kararın içeriği nasıl olmalıdır? Yargıtay HGK Karar: 2018/55 ve HMK’nun Hükmün kapsamı başlıklı 297. Maddesi mahkeme kararının nasıl olması ve neleri içermesi gerektiğini belirler. Buna göre:
- Hükmin “Türk Milleti Adına” verildiği ibaresinin.
- Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları,
- Mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
- Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
- Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
- Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
- Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
- Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi ve
- Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde yazılması gereklidir.
- Ayrıca kararda, hükme karşı kanun yoluna başvuru imkânın olup olmadığı, bu imkân varsa kanun yolunu başvuru süresinin kaç gün olduğu ve bu sürenin hangi tarihten itibaren başladığının gösterilmesi gerekir.
Bunların haricinde senet, mektup gibi yazılı delillerin varlığı halinde bunların, tarih ve sayıları gibi bilgiler kararda yer almalıdır.
TMK m.1/3 fıkrada hakimin karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından faydalanmasını öngörmektedir. Ayrıca mahkeme kararlarının gerekçelerinde, karar verilirken bir delil başka bir delile üstün tutulmuş ise bunun da gerekçede açıklanması gerekmektedir. Sonuç olarak, gerekçede hâkim, tarafların iddia, savunma, itiraz ve taleplerini değerlendirmeli, bunların kabule şayan görülme veya görülmeme sebeplerini açıklamalıdır.
“…HUMK’nun 388. maddesinin 3. bendince kararda, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller gösterildikten sonra bunların red ve üstün tutulma sebeplerinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucun ve hukuki sebebin gösterilmesi zorunlu olup TC Anayasası’nın 141. maddesince de cümle kararların gerekçeli olması öngörülmüştür…” Yargıtay 15. HD, T. 5.6.1996, E. 1996/2715, K. 1996/3161
Anayasa Mahkemesi, bir iddianın gerekçede yanıt verilebilmesi için onun “esaslı” bir iddia olması gerektiğini belirtir. Bu kapsamda ileri sürülen her türlü iddiaya gerekçede ayrıntılı olarak yer verilmesi beklenmemelidir. Karara etkisi olmayan hususlar gerekçe kapsamı dışında bırakılabilir.
Gerekçeli karar ilkesine uyulmaması nedeniyle adil yargılama hakkının ihlali söz konusu olur ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia eden bir kişi, bireysel başvuruda bulunarak AYM’den söz konusu ihlalin tespitini ve giderilmesini talep edebilir.
NOT: Bütün mahkeme kararları gerekçeli olmalıdır kuralının bir istisnası vardır. O da, temyiz mahkemelerinin kararlarında gerekçe göstermeksizin ilk derece mahkemesi kararının benimsenerek yeterli görüldüğü durumdur. Ancak gerekçeli karar vermeye dair istisna, yargılama sürecinin devamında yeni bir karar veren istinaf mahkemesi kararlarını veya verilen hükmü hukuka aykırı bularak kaldıran bozma kararlarını kapsamamaktadır. AİHM de bu görüştedir.
Hukuka Aykırı Sayılabilecek Gerekçeli Karar
- Gerekçenin yokluğu/ İstemlerin yanıtlanmaması yoluyla gerekçesizlik
- Gerekçenin yetersiz olması/ Basmakalıp gerekçe,
- Şarta bağlı gerekçe
- Yasal gerekçe gösterilmemesi/ Dayanaktan yoksun gerekçe
- Gerekçenin belirsiz kavramlar/ çelişkili ifadeler içermesi/ Varsayıma dayalı gerekçe,
- Gerekçeli kararda başvuracak kanun yolu merci ve süresinin gösterilmemesi
- Hükümde kanunî olmayan yollarla değişiklik ve düzeltme yapılması
- Gerekçeye erişimin sağlanamaması/ Kararın olağan yollarla tebliğ edilmemesi ve tebligat sorunları
- Gerekçenin makul sürede yazılmaması
Kısa Karar ve Gerekçeli Kararın Çelişmesi
Hâkimin dava bitiminde verdiği ilk karara aykırı, bu kararı desteklemeyen, yani kısa kararla çelişen bir gerekçeli karar yazması, 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereği bozma sebebidir.
Uygulamada kısa kararla çelişen gerekçeli kararın düzeltilmesi amacıyla tavzih talebinde bulunulduğu görülmektedir. Yargıtayda ve doktirinde kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi durumunda tavzih yoluna başvurulup başvurulamayacağı tartışmalıdır ve içtihatlara bakıldığında iki yönde de kararlar mevcuttur.
Ancak şu nettir ki, tazvih kararın hüküm kısmının açıklanması için var olan bir kurumdur. Bu sebeple kararın gerekçesi hakkında tavzih talebinde bulunulamaz.
“…Hükmün müphem ve gayri vazıh ya da birbiriyle çelişen fıkralar ihtiva etmesi halinde tavzihi istenebilir. Olayda hüküm fıkrasının gayrı vazıh olduğu birbiri ile çelişen fıkraları içerdiği ileri sürülmemiştir. İleri sürülen yön hükmün gerekçesi ile hüküm fıkrasının çelişkili olduğudur. Bir hükmün infaza esas olan yeri hüküm fıkrasıdır. Kural olarak hüküm tavzihi ancak hüküm fıkrası için söz konusudur. Hükmün gerekçesi hakkında tavzih isteğinde bulunulamaz, kaldı ki hüküm fıkrasının gerekçesi ile çelişen bir yönde bulunmamaktadır. Mahkemece bu yönler göz önünde tutularak tavzih isteğinin reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. ” Yargıtay 7.HD., T. 30.11.1978, E. 1978/9499 , K. 1978/ 14293
Gerekçeli Kararın Yazılması Süresi
Hakimler duruşma sırasında, gerekçesi daha sonra açıklanacağı üzere ibaresini ekleyip kısa kararı tarafların yüzüne okurlar. Peki gerekçeli karar ne zaman çıkar? Yani gerekçeli karar kaç gün içinde yazılır?
HMK’nın 294’üncü maddesinin 4’üncü fıkrasına göre, gerekçeli karar kısa kararın tefhiminden itibaren 1 ay içerisinde yazılmalıdır. Kanun bu 1 aylık süre ile gerekçeli kararın yazılmasında mahkemelerin keyfi davranışlarının önlenmesini, tarafların haklarının ihlal edilmemesini, üst mahkemelere başvuru hakkının sürüncemede bırakılmamasını ve bir an önce, hak arayanlara haklarının teslim edilmesini amaçlamıştır. Gerekçeli kararın 1 ay içinde yazılmaması durumlarında gerekçeli kararın yazılması mahkemeden yazılı olarak talep edilebilir. Gerekçeli kararın yazılması talebi dilekçesi örneği için buraya tıklayın.
Gerekçeli karar yazıldıktan sonra ne olur? Ceza mahkemelerinde gerekçeli karar yazıldıktan hemen sonra taraflara tebliğ edilir. Hukuk mahkemelerinde ise kural olarak taraflar talep etmedikçe gerekçeli karar tebliğ edilmez. Yani, kararın kesinleşmesini veya kanun yollarına başvuru hakkının kullanımını temin için taraflar mahkemeye başvurarak gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmesini istemesi gerekir. Gerekçeli karar tebliğ edilmezse, hüküm, kesinleşmemiş olur. Gerekçeli kararın tebliği talebi dilekçesi örneği için buraya tıklayın.
HIZLI İLETİŞİM
HUKUKİ UYARI: www.mesudebusrakucuk.av.tr resmi kaynak değildir. Paylaşılan tüm veriler bilgi amaçlı olup, olası yanlışlıklardan kaynaklı sorumluluk kabul edilmez. Kullanıcılar sunulan bilgileri ve emsal Yüksek Mahkeme kararlarını resmi kaynaklardan teyit etmelidir.